Yeni yetmeler bilmez...
Dört yıl önceye kadar lise müfredatında 'Milli Güvenlik' vardı.
"Makosenleri ayna gibi parlayan mütekait albayların, orduevinde öğle rakısı içmeden önce liselilere nutuk çektiği ders" desek, abartmış olmayız.
1979-2012 yılları arasında milyonlarca öğrencinin zamanından çalan bu dersin sınav sorusuydu: Kolluk Kuvvetleri'ni yazınız.
1979-2012 yılları arasında milyonlarca öğrencinin zamanından çalan bu dersin sınav sorusuydu: Kolluk Kuvvetleri'ni yazınız.
Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma, Gümrük Muhafaza, Sahil Güvenlik falan filan...
Bu Kolluk Kuvvetleri listesinin dibinde Zabıta Teşkilatı vardır.
Pazarcının terazisini kontrol eder, böcekli fırın basar, korsan DVD'ci kovalar...
Sorumluluğu çoktur ama pek kâle alınmaz.
Zabıta deyince de cemi cümlenin aklına ya Vampir İrfan (Bir Demet Tiyatro) ya da Şeco(İkinci Bahar) gelir.
Şehremini Kadir Bey'in İBB Zabıta Müdürü'nün ismini bildiğinden de şüpheliyim.
Antre bitti, devam edelim.
Ordudan istifa eden uzman çavuşların yerleştirilmesiyle kadrosu şişen Zabıta Teşkilatı'nın yeni bir görevi daha var.
Çarşılarda volta atıp, -güya habersiz- balıkçılara baskın yapıp, ellerindeki cetvellerle tezgahtaki balıkların boylarını ölçüyorlar.
Hamsi 9, tekir 11, istavrit, barbunya, mezgit 13, levrek 18, lüfer 20, palamut 25, kalkan 45 santim.
Bu ölçülerin altında yakalarlarsa basıyorlar cezayı...
70 yıl önce...
İstanbul'da eylülde ay karanlığında lüfer tutulurmuş.
Lüfer deyip geçme... Büyüğü sarıkanat, az irisi kofana, biraz küçüğü çinakop...
Kimse kimseninkini cetvelle ölçmezmiş.
Tutan da yiyen de namuslu.
Hop ocağa... Izgaradan yağları aka aka... Bol zeytinyağlı ve de limonlu...
Sen kalk dağlarda üç yıl terörist kovala, sonra da istifa edip çarşıda fakir pirzolası palamut peşinde 'kaç santim' diye elinde cetvelle gez.
Balıkçıya komşu, palamut bağırsağı ve küf kokusunun kapısına sindiği konfeksiyon atölyelerinde bir şarkı çalınıyor: Hayat sen ne çabuk harcadın beni...
(25 Eylül 2016)
(25 Eylül 2016)