Sarıyer Canavarı

Yasak aşk yaşadığı kadının çocuğunu boğarak öldüren servis şoförü...

Kardeşi ve oğluyla birlikte kızına tecavüz eden baba...

Arkadaşının sevgilisine -hem de yanında- tecavüz etmeye kalkışıp, 10. kattan düşüp ölmesine neden olan emlakçı...

Bunlar canavar ise Hayri Uyumaz neydi?

Ya da soruyu tersten soralım: Hayri Uyumaz 'canavar' ise bunlar ne?

KÜÇÜK PARİS'TEKİ 210 NUMARALI DÜKKAN

14 Mart 1954, Sarıyer… 

Büyükdere Koyu’nun en ucundaki Çayırbaşı Mahallesi. Halk arasında Küçük Paris denilen mahallede manavlık yapan Memiş Uzun’un kızı Meryem, akşam ezanı okunmasına rağmen eve dönmemişti.

Öğleden sonra arkadaşlarıyla oynamak için evden çıkan 6 yaşındaki kızın babası, gece on buçuğa kadar tüm sokaklarda hem sağır hem de dilsiz Meryem’i aradı. 

İzine rastlayamayınca soluğu Sarıyer Emniyet Amirliği’nde aldı. Başkomiser Burhanettin emrindeki polis müfrezesi Meryem’i bulmak için tahkikata başladı. Mahalle esnafından bir marangoz, tarife uyan kızı, Büyükdere Caddesi üzerindeki bulunan Adil Elkovan’a ait berber dükkânın önünde gördüğünü söyledi. Berber Adil evinden getirtildi, 210 numaralı dükkân açıldı. Yaklaşık 1.5 metre yükseklikteki para kasasının arkasındaki bir gazete öbeği polislerin dikkatini çekti.

Gazete kâğıtlarını kaldırdıklarında Meryem’in cansız bedeniyle karşılaştılar. Başında derin yarıklar, boynunda ip izi, dudakları mosmor. Bacaklarında ve yırtılmış elbisesinde pıhtılaşmış kan izleri…

Meryem tecavüze uğradıktan sonra öldürülmüştü. Soruşturmayı, cinayet gibi ağır suçlara bakan İstanbul Emniyet Müdürlüğü 1. Kısım Amirliği devraldı. Berberde iki kişi çalışıyordu: Adil ve çırağı Hayri Uyumaz. Adil’i sorgulayan polislere göre tüm şüpheler 19 yaşındaki çırağın üzerinde toplanıyordu. Hayri’nin Kumkapı ve Fatih’te oturan akrabalarının evleri arandı ancak bir sonuç elde edilemedi.Katilin cesedi yok etmek için berbere geri döneceği ihtimali üzerinde duran polisler, cesedi buldukları pozisyona getirip, dükkânın karşısındaki apartmana gizlendi.

Saat bir sıralarında dükkânın kapısı açıldı, içeri giren Hayri’ydi. Sağa sola baktı, kimse tarafından görülmediğine emin olunca kucağında cesetle dışarı çıktı. Kestirmeden deniz kenarına inilen Hacet Sokağı’na saptı. Minik Meryem’in kanlı bedenini Boğaz’ın serin sularına bırakırken etrafı sarılmıştı. Polislere karşı koymadı, donup kalmıştı.

'EMİN OLMAK İÇİN KALBİNİ DİNLEDİM’

1. Kısım’da sorgulanan Hayri Uyumaz; ilkokul üçüncü sınıfa kadar okuduğunu, çok seyrek içki içtiğini söyledikten sonra şunları anlattı:

Pazar günüydü. Temizlik yapmak için dükkânı açtım. Radyodan Türkiye-İspanya maçını dinliyordum. Bir yandan da ‘Cennet’ mecmuasındaki kadın resimlerini seyrediyordum.

Şehevi hislerim tahrik olmuştu. Bu sırada Meryem, yanında Hüseyin adlı bir çocukla dükkâna geldi. Onlara şeker verdim. Daha sonra Hüseyin’i bir Yenice sigarası ve kibrit almaya gönderdim.

Eline 75 kuruş vermiştim. Geri dönünce kalan 15 kuruşu kendisine verdim ve dükkândan gitmesini söyledim. Meryem’le başbaşa kalmıştım. Gözlerim dönmüştü. Tecavüze yeltendim. Bağırmaya başladı. Dışarıdan duyulmaması için radyonun sesini sonuna kadar açtım.

Tatmin olmuştum. Yaptığım şeyin duyulmasını düşünerek korkmaya başladım. Poliste yiyeceğim dayak gözümün önünden geçti. Tek çare Meryem’i öldürmek ve cesedini kaybetmekti.

Dükkânda bulunan ispirto şişesini birkaç defa hızla başına vurdum. Şişe kırıldı fakat Meryem ölmedi. Sonra boğazını sıktım, yine ölmedi. Bu defa olanca gücümle göğsünü yumruklamaya başladım.

Artık sesi kısılmıştı, hareketsiz düşmüştü. Öldüğüne kanaat getirmem için kalbini dinledim. Heyecanım, kalbinin atıp atmadığını anlamama mani oldu. Son olarak bayrak ipiyle boğazını sıktım.

Öldüğünden şüphem kalmamıştı.Üzerine bir gazete kâğıdı örterek dükkânı terk ettim ve otobüsle Taksim’e gittim. Gayem el ayak çekildikten sonra cesedi dükkândan çıkarmaktı.

Saat on bire kadar şoförler kahvesinde oturdum ve son otobüsle Büyükdere’ye döndüm. Cesedi dükkândan çıkarıp denize atarken siz yakaladınız.

‘KARŞI KOYSAYDI TECAVÜZ ETMEZDİM’

Sorgusu tamamlanan Hayri Uyumaz, cumhuriyet savcılığına götürüldü. Sevk edildiği Sarıyer Sulh Ceza Mahkemesi tarafından tutuklandı. 1. Ağır Ceza’da ilk duruşmasına çıkan katilin idamı istendi. Kendisini savunacak avukat bulamayan Hayri Uyumaz’ın akli dengesinin yerinde olup olmadığını anlaşılması için duruşma ertelendi.

Akli dengesinin yerinde olduğu saptanan Uyumaz, ikinci duruşmada üç sayfalık bir savunma dilekçesi sunduktan sonra mahkeme heyetine hitaben “Şayet 
Meryem okşamalarıma karşı koysaydı belki ona tecavüzde bulunmaz ve bu cinayeti işlemezdim. Bu hususu dikkate almanızı rica ederim” dedi.

Ağır Ceza Reisi Nef’i Demircioğlu, 9 Eylül 1954 günü katil çırağın kalemini kırdı. Meryem’in annesi gözyaşlarına boğulmuştu, “Yaşasın adalet” diye bağırıyor, “Bu günü gördüm. İnşallah ipte sallandığın günleri de görürüm” diyordu.Hayri Uyumaz hakkındaki idam kararı TBMM tarafından tasdik edildi. Cumhurbaşkanı Celal Bayar tarafından imzalandı ve 4 Haziran 1957 tarihli Resmi Gazete’de yayınlandı.

Hayri hücresinde ölümü beklerken İstanbul halkı idam gününü iple çekiyordu. Herkesin merak ettiği bir konu da Hayri’nin cellâdının kim olacağıydı. İstanbul’da sürekli bir cellâdın bulanmaması yüzünden bu işin para karşılığı bir Kıpti’ye yaptırılacağı konuşuluyordu.

HALKA AÇIK SON İDAM

6 Haziran 1957, saat 01.40, Sultanahmet Cezaevi…

Gardiyan, Hayri’nin koğuşunun kapısını açtı, “Haydi giyin. Müdürün yanına gideceğiz” dedi. Yaklaşık üç yıldır her gün ölümü bekleyen Hayri, son dakikalarının geldiğini anlamakta güçlük çekmedi. Kırmızı cezaevi arabası, Hayri’yi darağacının kurulduğu Sultanahmet Meydanı’na götürdü. 

Cellâdı, en son 1948 yılında bir katili asan Salih’ti. Karar yüzüne okundu. Saat 02.05’te sandalyeye çıktı.

Kelime-i şahadet getirdikten sonra “Allah taksiratımı affetsin” dedi. Son sözleri sorulunca, şunları söyledi:

Ben Allah’a inanırım. İnşallah kusurumu affedecek. 40. günümde ben ve Meryem için mevlit okutun. Gazeteler suçumu tekrar yazıp ailemi lekelemesinler.

Cellât, savcının işaretiyle sandalyeye tekmeyi vurdu. Hayri birkaç defa döndükten sonra son nefesini verdi. Yaklaşık 30 bin kişi darağacında sallanan cesedi görmek için sabırsızlanıyordu. Az sonra parkın önünden bir koridor açıldı ve halk cesedin önünden geçmeye başladı. Ailesi, Hayri Uyumaz’ın naaşını kabul etmediği için kimsesizler mezarlığına gömüldü.

1965 yılında İnfaz Kanunu’nda yapılan düzenlemeden sonraki infazlar cezaevi avlularında, güneş doğmadan önce, gizli olarak yapılmaya başlandı. Hayri Uyumaz da Türkiye’de halkın gözleri önünde asılan son idam mahkûmu oldu.

(Bu yazı 1 Nisan 2016 tarihinde www.haberturk.tv'de yayınlanmıştır.)